Arabuluculuk Anlaşma Belgesinin Geçersizliği

Mart 2021

Uygulamada bazı işverenler fesih süreçlerinin rutin bir parçası olarak ya da toplu işten çıkarma gibi durumlarda işçilere “çıkış evrakları” adı altında önceden hazırlattıkları arabuluculuk anlaşma tutanaklarını imzalatmakta, arabuluculuk oturumları gerçekten yapılmadığı gibi işçilere bu süreçteki hakları da açıklanmamaktadır.

İşveren tarafından önerilen ücreti ya da tazminatı alabilmek için arabuluculuk anlaşma tutanağını imzalamak zorunda kalan zor durumdaki çalışanlar ödenmeyen ya da eksik ödenen hakları için yargıya başvuru haklarının kalmadığını düşünmektedir. 

Ancak Yargıtay kararları uyarınca;
  • Usulüne uygun bir arabuluculuk başvurusu yapılmaması,
  • Görüşmelerin birden fazla işçi ile toplu şekilde yapılması,
  • Arabuluculuk görüşmelerinin hiç yapılmaması,
  • Arabulucunun imza aşamasında orada bulunmaması,
  • Arabuluculuk görüşmelerinin tutanaklarda yazılı adreslerden farklı yerlerde gerçekleşmesi,
  • Anlaşma tutanağı ile ödenmeyecek olan tazminat ve ücretlere de kanuna aykırı şekilde ibra etkisi kazandırılmaya çalışılması gibi sebeplerin varlığı halinde yapılan işlemlerin geçerli bir arabuluculuk faaliyeti nitelendirilemeyeceği belirtilmiştir.
Açıklanan sebeplerle, usulüne uygun bir arabuluculuk faaliyeti yürütülmemesine rağmen anlaşma belgesi imzalamak zorunda kalan çalışanlar için arabuluculuk anlaşma tutanağının iptali ve ödenmeyen alacaklarının talep edilmesi mümkündür.

“Tutanak içeriğinden arabuluculuğa kimin hangi tarihte başvurduğu, anlaşmanın nerede ve ne şekilde sağlandığı konularının belirtilmediği, ikinci maddesinde kıdem ve ihbar tazminatları toplamından oluşan 11.668,82 TL. ödeme dışında işveren nezdindeki kıdem, ihbar, fazla çalışma, genel tatil hafta tatili, yıllık izin prim, ikramiye, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları dahil olmak üzere hiçbir hak ve alacağı kalmadığı kalmış olsa bile bu miktarın dışındaki alacaklardan feragat ettiğini, işvereni her şekilde ibra ettiğini kabul ettiği yönünde ibare bulunduğu anlaşılmaktadır. ...Diğer taraftan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinin ikinci fıkrasında “…ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.” düzenlemesine yer verilmiştir. 6098 sayılı TBK.’un bu düzenlemesi emredici niteliktedir. Bu düzenleme nedeni ile işveren ve işçi arasında, işçilik alacakları konusundaki uyuşmazlığa ilişkin arabuluculuk tutanağının düzenlendiği tarih ve ibra beyanının içeriği dikkate alındığında, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir zamanda uyuşmazlık konusu olmadan ve işçinin başvurusu bulunmadan ibra niteliğinde arabuluculuk tutanağı düzenlemişlerdir. Alınan bu ibra niteliğindeki tutanak, tarih ve içeriği itibari ile arabuluculuğa ve niteliği itibari ile de cebri icraya elverişli değildir...” T.C. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2016/25300 K. 2016/21744 T. 08.12.2016

“Davacı vekili dosyaya istinaf incelemesi öncesinde emsal dosyalarda dinlenen tanık beyanlarını sunmuş olup; emsal dava dosyalarında davacı tanıkları beyanlarında; şirket idari binasında personel müdürü ile bazı çalışanlar tarafından anlaşma tutanaklarının kendilerine imzalatıldığını, arabuluculuk görüşmeleri yapılmadığını, toplantıda şirket yönetim kurulu üyesi ile arabulucunun olmadığını ve imzalarının da o aşamada bulunmadığını açıklamışlardır. Emsal dosyada ifadeleri alınan davalı tanıklarından R.B., anlaşma belgesinin şirket insan kaynakları biriminde işçilere imzalatıldığını, imza aşamasında şirket yönetim kurulu üyesi, şirket avukatı ve arabulucunun bulunmadığını, o dönemde arabulucunun doğum yaptığını evrakların sonradan davacı işçi dışındakilere imzalatıldığını açıklamıştır. ...dosya kapsamından, davacının arabulucuya usulüne uygun bir başvurusunun olmadığı, yapıldığı belirtilen görüşmelerin tutanakta geçen adresten farklı yerde gerçekleştiği, üç yüz kadar işçiye aynı şekilde sırayla işyerinde belgelerin imzalatıldığı, anlaşma metninde yer aldığı halde davacı işçinin istifasına dair belgenin bulunmadığı, anlaşma belgesinin içeriğinin işçinin istifa ettiği/kıdem ihbar tazminatına hak kazanmadığı/kıdem tazminatının ödeneceği şeklinde çelişkiler içerdiği, sadece kıdem tazminatı ödenmesi öngörüldüğü halde diğer tazminat ve işçilik alacakları bakımından hakkın gerçekleşmediği veya karşılığının zamanında tam olarak ödendiği şeklinde sözcüklere yer verilerek Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde aykırı şekilde ibra etkisi kazandırılmaya çalışıldığı, kıdem tazminatı dışındaki tazminat ve alacaklarla ilgili olarak delil oluşturma ve dava açma yasağı oluşturma yönünde çaba içine girildiği anlaşılmaktadır...” T.C. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2019/3694 K. 2019/13040 T. 11.06.2019


©2021 Elmas Avukatlık ve Hukuki Danışmanlık Bürosu Tüm hakları saklıdır.
© 2025, Elmas Avukatlık ve Hukuki Danışmanlık Bürosu